onedio
Görüş Bildir

Canlı Yayın Haberleri

Canlı Yayın ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Canlı Yayın ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Birbirinden Ünlü İsimler Evlerini İfşalayan Sosyal Medya Fenomenleri Yüzünden Taşınmak Zorunda Kalıyor
Sabah'tan Gökhan Gökduman'ın haberine göre, magazin manşetleri şu sıralar sosyal medya fenomenlerin ünlü isimlerin evini ifşa etmesiyle çalkalanıyor. Ünlülerin evinin adresini öğrenen TikTok ve YouTube fenomenlerinin canlı yayın açarak ünlüleri taciz etiği ve evlerini ifşa ettiği öğrenildi. Daha çok izlenme alabilmek adına sanatçıları takip eden sosyal medya fenomenlerinin son kurbanı ise Afra Saraçoğlu oldu. Evinin konumu ifşa edilen Saraçoğlu'nun evine hırsız girdiği öğrenildi. Birçok ünlünün aynı konudan muzdarip olduğu ve evlerini terk ettiği ortaya çıktı.Kaynak: Sabah
Canlı Yayın Açıp Kendine Zarar Verdi, Yayını Polis Bastı!
Bursa'da bir kişi, sosyal medyada canlı yayıp açıp kendine zarar verince yayını izleyenler polisi aradı. İhbar üzerine harekete geçen ekipler, yayın esnasında kapıyı kırarak içeri girdi. O anlar kameraya yansırken, hastaneye kaldırılan kişinin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
2025 Senesi ile İlgili Öngörüleri Sorulan Yusuf Güney Kendisine "Delirdiğini" Söyleyenlere de Yanıt Verdi
ABD'de son dönemin gündemi UFO'lar. Son günlerde bu konuda yapılan ihbarların giderek arttığı açıklandı. Hatta bir canlı yayın sırasında gökyüzüne ne olduğu belli olmayan bir ışık huzmesi yansıdı. Aynı zamanda astrologlar da 2025 öngörülerini açıklarken, bu yıl uzaylıları konuşacağımızı belirtti. Tüm bunlar akıllara elbette Yusuf Güney'i getirdi. Bildiğiniz üzere kendisi uzaylılarla oldukça uzun zamandır haşır neşir.
"Mayıs'ta Şampiyon Olacağız"
Galatasaray Yönetim Kurulu Üyesi Emir Sarıgül, merak edilen 'Drogba kalacak mı?' sorusuna mesajlar gönderen önemli bir yanıt verdi, ayrıca sarı kırmızılı ekibin ligde şampiyon olacağını söyledi.“Galibiyeti kaçıran taraftık” Radyospor'da Özgür Sancar'ın canlı yayın konuğu olan Sarıgül, ''Chelsea, Juventus gibi takımların dünya futbolunun önemli markaları olduğunu ifade eden Sarıgül, dünkü 1-1 biten maçı yorumlayarak sözlerine başlarken, “Galibiyeti kaçıran taraftık. Çok keyifli, güzel bir müsabaka izlettirdik. Önemli bir maçtı ve 1-1 bitti ama Galatasaray’ın bu oyunu İngiltere'de de oynayacağını ve turu geçeceğini düşünüyorum. Teknik heyet ve futbolcularda o inancı gördüm. İngiltere'ye gönlümüz rahat gidiyoruz” dedi. Mancini’nin yorumu, bir taktik! Mancini’nin tur şanslarını yüzde 40 olarak görmesini de yorumlayan Sarıgül, “Hocamız takım rehavete kapılmasın diye temkinli yaklaşıyor sanıyorum. Ben de bu şekilde yaklaşmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Teknik heyetteki arkadaşların azminin yüksek seviyeye çıkması için bu yöntemi izliyor” diye konuştu. “Doğru yolda olduğumuzu gösteriyor” Drogba’nın tüm yabancı isimleri gibi Chelsea maçında iyi olduğunu ve bunu sadece yabancı oyuncularla sınırlandırmamak gerektiğini ifade eden Sarıgül, “Tüm futbolcu arkadaşlarımız 90 dakika ellerinden gelenin maksimumunu yaptılar, spor otoriteleri de galibiyeti kaçıran tarafın Galatasaray olduğunu söylemekte. Bu da bizi mutlu ediyor ve doğru yolda olduğumuzu gösteriyor” diye konuştu. “En önemli yanları duygusal davranmamaları” Drogba'nın Türkiye’ye gelmesinde etken isimlerden biri olduğun için mutlu olduğunu vurgulayan genç yönetici, “Drogba ile o günlerden başlayan bir dostluğumuz oluştu. Sneijder ve Drogba için de söylemem gerekirse, en önemli yanları profesyonel olmaları ve duygusal davranmamaları. Drogba da Chelsea – Galatasaray maçlarında eski takım arkadaşlarını görme mutluluğu dışında, profesyonelde Galatasaray’a hizmet etti” ifadelerini kullandı. Drogba için “Makul ve mantıklı” mesajı “Drogba sözleşme yenileyecek mi” sorusuna verdiği karşılığa, futbol konusunda çok yorum getiren biri olmadığını ifade ederek başlayan Sarıgül, Galatasaray'da topyekün uyumlu bir çalışma ekibi olduklarını ifade ederken, “Genelleme yapmam gerekirse, teknik heyetimizin uygun gördüğü, takımda kalmasını istediği tüm arkadaşlarımızla makul ve mantık çerçevesinde, 7 gün 24 saat Galatasaray ile yaşayan başkanımız ilgileniyor ve hiçbir talebi geri çevirmiyor. Ama tekrar ifade etmek istiyorum; makul ve mantıklı olması kaydıyla” diye konuştu. “Drogba kalmak istediğini söylüyor” Drogba’nın Türkiye’nin tanınması ve dünyada marka olmasında bir etken olduğunu söyleyen Sarıgül şöyle devam etti; “Drogba ile özel sohbetlerimde de bana; Galatasaray’da mutlu olduğunu, burada oynamaktan keyif aldığını ancak daha çok Türk insanının misafirperverliğini her geçen gün daha da çok gördüğü için burada kalmak istediğini söylüyor. Drogba ile Galatasaray'ın en ufak bir sorun yaşayacağını sanmıyorum. Tabii futbolcu arkadaşın niyeti ve teknik heyetin raporu her zaman önemlidir. Bu tutuma göre de sayın başkanımız göreve geldiği günden itibaren tüm fedakarlığı gösterdi, bugünden sonra da 25 milyon Galatasaray taraftarı, başkanımız ve bizim bu fedakarlığı göstereceğimizden hiçbir şüphesi olmasın”. “Galatasaray’a zarar vermek için..” Tugay Kerimoğlu’nun yalanladığı “istifa ettiği yönündeki haberi” de yorumlayan Sarıgül, “Bu konuda yorum getirmek doğru değil aslında. Futbolda başkanımız özel mesai harcıyor. Ama unu söyleyebilirim, Galatasaray geçmiş tarihlerde de başarı grafiğini artırdığında bazen böyle negatif algılar yaratılmak isteniyor ki Galatasaray’a zarar verilsin.. Tugay Kerimoğlu eski kaptanımızdır, Türk futbolunda nezaket ve zarafeti hat safhada tutan biridir. Zaten bu olayın yaşanma ihtimali bile olmamıştır. Galatasaray'da hepimiz el ele kol kola uyumlu ve kararlı bir çalışma yapıyoruz. Ben böyle bir olayın yaşanmış olma ihtimalini bile düşünmüyorum” dedi. “Ünal Aysal başkanımız için en önemli başarı…” Lig ve Avrupa’daki hedeflerini de iddialı şekilde dile getiren Sarıgül, ligde mayıs ayında zafere kendilerinin ulaşacağını söyledi. “Galatasaray için hedef her zaman zirveye oynamaktır” diyen Sarıgül, “Sayın başkanımız Ünal Aysal’ın bize çizdiği 3 ana kriterimiz var; mali, sportif ve idari başarı. Mali ve idari başarı katlanarak artıyor. Sportif olarak da çok iyi noktadayız. İlk önceliğimiz Türkiye’de lig şampiyonluğu kupasını kaldırmak. Ancak UEFA ve Süper Kupa’yı getirip, tüm Türkiye’yi ay yıldızlı bayraklarla sokağa döken bir takımın yöneticisi olmak bizi gururlandırıyor. Bizim Avrupa’dan getirmediğimiz tek kupa, Şampiyonlar Ligi kupası. Ünal Aysal başkanımız için de en önemli başarı her dönem lig şampiyonluğu, ama asıl Şampiyonlar Ligi kupasını da Türkiye’ye Galatasaray olarak getirmek. Hedefimiz Şampiyonlar Ligi’nde çok önemli başarılar ve emin adımlarla devam ediyoruz” dedi Türkiye’de de her müsabakanın çok önemli olduğunu ifade eden Sarıgül, “Çok ufak puan farkları var. Dönem dönem bizim, bazı dönemlerde de diğer spor kulüplerinin müsabakalarında puan kaybetmesi oldu. Ama ben düğümün son 4-5 hafta kala çözüleceğini düşünüyorum. Galatasaray taraftarı merak etmesin, mayıs ayında gülen Galatasaray olacak ve kupayı Türk Telekom Arena’da kaldıran da biz olacağız” şeklinde konuştu. Radyospor
Erdoğan'ın Canlı Yayın Konuşmasından Önemli Satır Başları
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gündeme dair soruları A Haber – atv ortak canlı yayınında Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, Sabah yazarları Rasim Ozan Kütahyalı, Mahmut Övür ve Mehmet Barlas'ın sorularını yanıtladı.  Erdoğan'ın konuşmasından önemli satır başlarını sizler için derledik.Onedio
Siyasal İslam Zor Günler Yaşayacak, Bedelini de Bütün Ülke Ödeyeceğiz
AYÇA ÖRER HABERLER pazarAydın Engin, 45 yıllık gazetecilik hayatının şimdiki durağında internet medyasında. 68’den bu yana gazetecilik yapan Engin, “Sıkı yönetim dönemleri dahil ilk kez her türlü hukuk dışı yöntemle medya kontrol ediliyor.” diyor.Türkiye’de medya ilişkilerinin yeniden sorgulanmaya başlandığı bir süreçten geçiyoruz. Bu dönemi 80’lerden, 90’lardan ayıran nedir?Resmen yapılan sansürden bakarsak, Türkiye daha iyi bir yere geldi diyebiliriz. 11 demokratikleşme paketi Avrupa Uyum Süreci’yle çıkarıldı. MHP’nin koalisyon ortağı olduğu dönemlerde bile demokratikleşme paketleri kabul edildi. İnsanlığın hukuk olarak kazandığı adımlara uyum sağlandı âdeta. 60’lı, 70’lı yıllardaki sansürle karşılaştırırsak ‘durum çok iyi’ demek mümkün. Paradoksal ama mümkün. 60’lı 70’li yıllarda yazacağımız her şeyi kuyumcu terazisinde tartmak zorunda kalırdık. Var olan ceza yasaları 311, 312, 441, 159’u ezbere sayışım, hep bunlarla savcıların karşısına çıkmamızdan. 1979’da yayınladığım bir yazıda Kürt halkı terimini kullandım diye yerel mahkemede 7 buçuk yıl hapse mahkûm oldum ve Yargıtay’da kesinleşti. Bu, işin resmi sansürle ilgili bölümü. Ancak bir siyasal iktidarın medya üzerinde bu kadar pervasız saldırısına, medyayı kontrol etmek için bu her türlü hukuk ve ahlak dışı yolu denemesine ilk kez şahit oluyoruz. Bu şiddette bir medyayı denetleme, aygıt olarak kullanma olgusuna geçmiş yıllardan bir örnek bulamıyorum. Sıkıyönetim dönemleri bile neredeyse buna dâhil. Günümüzde siyasal iktidarın böylesine yüklenmesinin altında başka bir gerçeğin yattığını da düşünüyorum, bayatlamış bir laftır ama medya dördüncü kuvvettir sözü. Bundan 20-30 yıl önce kitlelerle iletişim kuran siyasal partilerin araçları mitingler düzenlemekti. Bugün Erdoğan da Kılıçdaroğlu da modası geçmiş yöntemlerle mitinglere çıkıyor. Toplanan kalabalığa mı, televizyona mı sesleniyorlar belli değil. Televizyonlar yayınlamasa mitinglerden vazgeçerler bence.Bu, işin baskı tarafı. Medyanın içinde bulunduğu dönüşümün de bu yapıya bir katkısı olmadı mı?Evet, iletişim kanalları olmadık ölçüde zenginleşti. Gerçekleri saklamak çok zorlaştı. Bu da medyayı olduğundan çok daha önemli hale getirdi. Televizyonun hayatımıza girmesinden sonra ABD’de başkan seçimlerinin geleceğini belirleyen karşılıklı siyasi karşılaşmalar bizde de yaşanmaya başladı. Bu kadar yaygınlık yeni, kitlelerle bu kadar doğrudan ilişki kurmak yeni. Teknolojinin gelişmesiyle büyük sermaye medyada iktidar oldu. Televizyonda sadece çıplak frekansın milyar dolar ettiği bir dünyada bu teknik donanımlar ancak büyük sermayenin işi. Medya artık birinci ligde oynamak isteyenler için çok yüksek sermaye gerektiren bir dala dönüştü. Bunlar inşaat, enerji, finans sektöründe de sözü olan firmalar. Bu firmaların devamını sağlaması için iktidarla da yakın ilişki kurması gerekiyor.Bu da medyayı yok eden bir güç haline geldi...Hem de nasıl yok eden. Halkın haber alma hakkını gasp eden bir hal aldı. Bir meslek büyüğüm 2003’te ‘Medya artık gösteren değil, gösteririm ha diyen bir hal aldı.’ demişti. Medya halkın haber alma hakkını ete kemiğe büründüren bir mecra olmaktan çıktı, büyük sermayenin elinde bir silaha dönüştü. Ne alakası var diyeceğiniz birtakım insanlar ille bir medya kurmaya gayret ediyor. Yurtdışında medyayla organ ayrılır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin organı Pravda’ydı. Pravda’da, Sibirya’da yaşanan bir hak ihlali haber olamazdı. Mısır’da bu El Ahram gazetesiydi. Son derece küçümseyici bir terimdir organa dönmek. Türkiye’de hızla organlaşmış bir medya söz konusu. İktidar değişse başkaları farklı mı yapar onu da bilmiyorum. Mutfakta bulaşık yıkayan kadın bile temiz olmayan bir enformasyonla karşı karşıya. İktidar bir yandan kendi organ medyasını yaratırken bir yandan da organlaşmamış medyaları sterilize etme yoluna gidiyor. Eğer X medya kuruluşu yüzlerce HES projesinden 50 tanesini devletten aldıysa, elbette penguen gösterir.Türkiye’de alternatif medya arayışı çoğaldı. İşsiz gazeteciler de bloglar üzerinden mecra oluşturmaya başladı. ‘Star gazeteci’ kavramı karşısında bir işsiz gazeteci nüfusu var...Sosyal medya neredeyse tek umut kapısı. Azla yetinmesini bilen insanlar için kuru kuru ekmek var. Organlaşmış medyalarda buna boyun eğmeyen gazetecilerin işsiz kaldığı bir sürece girdik. Medya prensleri diye adlandırabileceğimiz, hiçbirimizin göremeyeceği maaşlar alan bir sınıf türedi. Star gazeteci haline dönüşen insanlar bunlar. Burada çok somut bir şey söyleyebilirim, eğer siz bir medya prensi olarak dolar bazında maaş alıyor, çocuğunuzu çok pahalı okullarda okutuyor, dolarla kiralanmış fazla hoş bir evde oturuyorsanız, şoförünüz varsa artık o zaman kaybedecek şeyi çok olan bir insana dönersiniz. O zaman da mesleğinizi ve ruhunuzu satarsınız. Bunun sefil örneklerini bugünlerde yaşıyoruz. Medya tekrar eski haline dönmedi, daha kötü bir hale ulaştı. Beni bir panele çağırdılar, adı adınca söyleyeyim yılışık bir adam ‘Aydın bey sizi nasıl tanıtalım, araştırmacı gazeteci mi diyelim, gazeteci yazar mı diyelim?’ dedi. ‘Gazeteci deyin’ dedim, ‘estağfurullah’ yanıtı aldım. İnternet medyasının tek umut kapısı olduğu kanısındayım. Çünkü ne rotatife ihtiyaç var, ne uydu kiralamaya, ne canlı yayın araçlarına. Sadece insana yatırım yaparak ilerliyoruz. Hayat acımasızca işliyor, ne güzel. Kağıt gazetelerin tirajı artmıyor.Buna karşın entell ektüel merak da azalıyor mu?Elbette. Unutmayalım, bütün eroin satıcıların mazereti vardır. ‘Yalvarıyorlar ağabey’ der. Medya da yarattığı dünyada ‘çok istiyorlar ağabey’ mazeretiyle kadın eti ticaretinden, ahlak dışı, asparagas haberlere kadar bomboş bir içerik sunuyor. Buna karşılık Twitter, Facebook gibi anlık iletişim ağlarının da geliştiği bir zaman bu zaman. Gerçeklerin gizli kalması o kadar güç ki.Direnç noktaları artıyor...Evet, artıyor. Bu aynı zamanda kirlilik tehlikesini de gündeme getiriyor. İnternetin iki yüzü var. İyi gazetecilikle beslenmediği zaman kirliliğe de kapı açabildiğini düşünüyorum. Bilgi kirliliği, denetimsizlik yaşanması tehlikesi de var.Usta çırak ilişkisi gazetecilik için önemliydi. Medya anlayışının değişmesiyle bu deneyime sahip gazeteciler de azaldı. Bu eksik nasıl kapanır?Zor soru. Bilmiyorum. Üniversiteler bilim yuvası olarak işlevini yerine getirmiyor, ya işsiz ya cahil yetiştiren yerler haline geldi. Meslek örgütlerinin etkisizleştiği, gazetecilerin de meslek örgütlerine soğuk ve uzak durmaya başladığı bir dönemden geçiyoruz. Gazetecilerin örgütsüzlüğü sürdüğü sürece bu sorunun cevabı yok.Bizi seçim atmosferinde nasıl bir medya bekliyor?Kötü. Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama durum karanlık. Medyanın organlaşmasından söz ettim, organlaşmış bir medya hiçbir saygınlığı kalmayan bir mecradır. Normal bir haberci seçim gezisini saatler boyunca ekrandan aktarmaz. Böğüren bir takım adamları göstermek habercilik değil. 28 Şubat döneminde ulusalcılarla siyasal İslam arasında bir çatışma vardı. Ama günümüzde siyasal İslam hiç olmadığı kadar parçalanmış durumda. O kadar ki, ulusalcılar tribünde oturup çekirdek çitleyerek izler hale geldi. Milli Nizam Partisi’nin kurulmasıyla siyasal İslam 1967’den bu yana tırmanarak çıktı, hem de partileri sürekli kapatılmasına rağmen. 90’ların sonunda koalisyon ortağı, 2002’de bir yıl önce kurulmuş bir parti iktidar oldu. Önce yumuşak, sonra hızlı bir ivmeyle yukarı çıktı. Bir zoraki nikâh olduğunu seziyordum AKP hükümetinde ama bu noktaya geleceğini kimse tahmin etmiyordu. Bunu siyasal İslam’ın başarısızlığı olarak görüyorum. Zor günler yaşayacak siyasal İslam, bedelini de bütün ülke olarak ödeyeceğiz. Bu tür iktidar kaoslarının da nereye evrileceğinin hiçbir sigortası yoktur. Bazı gözü dönmüş ulusalcıların Hitler benzetmelerinden hazzetmiyorum ama şu göz ardı edilmemeli, Hitler’i iktidara taşıyan ülkede yaşanan kaostur. Yönetenlerin yönetemez hale geldiği ve yönetilmeye razı olmadığı süreçte eğer bir iktidar alternatifi yoksa, karanlık noktalar gelir. Böyle bir seçeneksizliğin içinde çalkalanmaktayız. O yüzden ‘yesinler birbirini’ diyenlerin çok aptalca davrandığı kanısındayım. Tribünde çekirdek çitleyerek izlemek bana saçma geliyor. Çok yoksul bir adam falcıya gitmiş, falcı bakmış, ‘ooo demiş sen büyük yoksulluk çekeceksin!’ Adam merakla sormuş, ‘sonra ne olacak?’ Falcı yanıtlamış: ‘Alışacaksın...’ Tek umudum alışmamamız.
1900 Yılında Almanlara Göre 2000'li Yıllarda İcat Edilecek 12 Şey
Bu çizimler 1900 yılında o dönemin ünlü çikolata devi  'Hildebrands' şirketi tarafından yaptırılmış. Bu icatlar gerçekten o dönemde bir hayaldi fakat şuan bazıları gerçek olmuş durumda. Buna karşın 2021 yılındayız ve hala bu çizimler arasından gerçekleşmemiş olanları da yok değil. İşte 1900'lerin Almanya'sının ütopyaları...
"Marcus Merk Beşiktaş Maçlarında Yorum Yapmasın"
Beşiktaş Kulübü İkinci Başkanı Ahmet Nur Çebi, teknik direktör Slaven Bilic’in Lig TV yorumcusu Markus Merk’e gösterdiği tepki hakkında konuştu. Beşiktaş Kulübü 2. Başkanı Ahmet Nur Çebi, ”Bilic adaletli, naif bir insan. Beşiktaş camiası onu bu yüzden seviyor. Dün yayıncı kuruluşta hakem yorumuyla ilgili tepki gösterdiyse demek ki sabrı tükendi. Bilic kibar ve merhametli bir insandır, naziktir; ama artık sabrı taştı. Ben Bilic’in arkasındayım. Son derece haklı bir tepki gösterdi” dedi. “MARCUS MERK’İ İSTEMİYORUZ; BİZİM MAÇTA İZİNLİ SAYILSIN” Radyospor’da Özgür Sancar’ın canlı yayın konuğu olan Çebi, ”Futbol kamuoyuna çağrıda bulunuyorum. Çok değerli emekli hakemlerimiz var. Neden onlar tercih edilmiyor da bir yabancı gelip yorum yapıyor. Motta’yla ilgili yorumda Bilic’in tepkisi çok doğru. Rakipler için ayrı, bizim için farklı yorum yapıyor. Beşiktaş kendisinden çok rahatsız. Tabii ki yayıncı kuruluş bilir; ama biz Marcus Merk’in Beşiktaş maçlarında izinli sayılmasını, bizimle ilgili yorum yapmamasını istiyoruz. Onun yerine bir Türk hakem yorumcusunun olması Türk futbolunun hayrına olur” ifadelerini kullandı. “6+2′Yİ KABUL ETMİYORUZ. TAVRIMIZ NET 5+3″ İkinci, başkan Çebi, ”6+2 yabancı kontenjanı kuralını kabul etmiyoruz. Kabul ettiğimiz iddiası doğru değil. Bizim tavrımız net. 5+3 istiyoruz; ama bu uygulama hemen, gelecek sezon uygulanmaması gerekir. Zamana yaymak gerekir. 2-3 sezon içerisinde uygulanmalı. Tavrımız net; değişmez” dedi. MİLLİYET