onedio
Görüş Bildir

Netflix Haberleri

Netflix ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Netflix ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Rüzgara Bırak Filminin Konusu Nedir, Oyuncuları Kimlerdir? Rüzgara Bırak Filmi Ne Zaman Yayınlanacak?
Başrollerinde Hande Erçel ve Barış Arduç'un rol aldığı Rüzgara Bırak filmi için geri sayım başladı. Güçlü oyuncu kadrosu ile dikkatleri üzerine çeken Netflix'in iddialı yapımı tanıtımı ile seyirciden beğeni topladı. Yayınlanacağı tarih merakla beklenen filmin senaryosu da heyecan yarattı. Peki, Rüzgara Bırak filminin konusu ne? Oyuncuları kimler? Rüzgara Bırak ne zaman yayınlanacak? İşte, detaylar...
Hande Erçel ve Barış Arduç'lu Rüzgara Bırak Filminden Gelen Fotoğraflar Ortalığı Yaktı Geçti!
Hande Erçel ve Barış Arduç'un başrollerini paylaştığı Rüzgara Bırak filminin çekimleri sona ermişti. Netflix yapımı filmin 14 Şubat'ta vizyona gireceği açıklanmış ve büyük heyecan yaratmıştı. Birbirini övmeye doyamayan ikiliden kıskandıracak fotoğraflar geldi! Filmden sahnelerin yer aldığı anları paylaşan Netflix hesabı ortalığı adeta yangın yerine çevirdi. Bakalım bu harika fotoğraflara sabırsız izleyiciler ne yorum yapmış?
Yaklaşık 8 Milyon Euro Çalmıştı: Almanya’da Yasemin’in Hırsızlığı Belgesele Konu Olacak
Almanya’da bir para transfer şirketinde çalışan Yasemin Gündoğan, 8.2 milyon euro çalarak Türkiye’ye kaçmış ve Türkiye’de uzun süre kaçak olarak yaşadıktan sonra Almanya’ya giderek teslim olmuştu. 6 yıl 9 ay hapis cezası alan Yasemin Gündoğan’ın gerçekleştirdiği hırsızlığın belgesele konu olacağı öğrenildi. Belgeseli yapacak şirket Netflix, Disney ve Amazon gibi uluslararası yayın platformlarından biriyle anlaşma yapılacağını duyurdu.
Mutluluğun Formülleri Ne Kadar Bilimsel?
Arama motorlarında “nasıl zengin olunur?” sorusunun ardından en sık aratılan ifade “nasıl mutlu olunur?” sorusudur. Aynı zamanda bu soruların yanıtlarını verme hedefinde olan medya içeriklerine her gün bombardıman halinde maruz kalırız. Medyada önerilen mutlu olma yollarının bilimsel gerçekliğinin olup olmadığını inceleyen bir çalışmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum burada. Üç beş cümleye sığdırılan biricik mutluluk formülleri ne düzeyde kanıtlanmıştır? Yazıda bu sorunun peşinden gidiyoruz.
4K Televizyonlar Gerekli Mi?
Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.HD görüntü teknolojisi yıllardır hayatımızda ve artık standart haline geldi. Geçen nesilden beri konsollarda HD oyunların keyfini sürüyoruz, Blu-Ray ve medya oynatıcılar HD filmleri destekliyor, uydu ve kabloda pek çok kanal HD’ye geçti, internet videolarında bile HD olmayan içeriği yadırgar olduk.Biliyorsunuz bir teknoloji ne zaman standart haline gelse hemen daha iyisi kendini gösterir. Görüntü teknolojilerinin ufkunda gözüken yeni nesil ise 4K, diğer bir ismiyle Ultra HD.Yakın zamanda bir teknoloji mağazasına gittiyseniz gözünüze mutlaka çarpmıştır. 55” ve üzeri Ultra HD televizyonlar mağazaların en şık köşesinde kendilerine çoktan yer buldu bile. Bugün on bin liranın üzerindeki fiyatlarıyla cep yaksalar da bizim için asıl sorulması gereken soru, neler getirdikleri ve evlerimize girmeye ne zaman başlayacakları. Tabii önce Ultra HD’yi biraz daha yakından tanımalıyız.Ultra HD görüntü bize hem daha yüksek çözünürlük hem de daha zengin renkler vaat ediyor. Genelde 4K olarak anılsa da Ultra HD olarak tanımlanan iki farklı çözünürlük var, 4K (2160p - 3840 x 2160) ve 8K (4320p - 7680 x 4320). Kabaca 4K, Full HD’den 4 kat, 8K ise 16 kat daha yüksek çözünürlüğe sahip. Normal bir 35mm sinema filminin 6K’ya denk düştüğünü söyleyebiliriz. Yani Ultra HD teknolojisi ile koskoca bir sinema perdesini dolduran görüntüyü evimizdeki çok daha küçük olan TV’ye sıkıştırıyoruz. Bu da korkunç bir netlik sunuyor.Hali hazırda kullandığımız HDTV’lerde her piksel için 8-bit RGB renk bilgisi kullanılıyor, yani üç rengin toplamında 24-bit renk derinliği elde ediliyor. UHDTV’lerle birlikte renk derinliği 30-bit ve üzerine çıkıyor. Altı üstü renk başına 2-bit’lik bir artış var anlayacağınız. Peki, bu pratikte neye tekabül ediyor, bu artış hayatımızı ne denli değiştiriyor? 24-bit bir ekran 16.8 milyon görüntüleyebilirken, 30-bit ekran 1,07 milyar ve 36-bit bir ekran 68,71 milyara renk gösterebiliyor. Vay vay vay… 2-bit sen ne renklere kadirmişsin. Eğer 60” veya üzeri bir HDTV’den bahsetmiyorsak renk zenginliğinin görüntüye katkısı çözünürlükten çok daha belirgin olacaktır.Yukarıda bahsettiklerimiz çok güzel ama bu aynı zamanda Ultra HD’nin daha fazla bant genişliğine ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor. Bu önemli bir problem çünkü hali hazırda kullandığımız HDMI 1.4 standardının 10.2 Gbit/s’lik bant genişliği Ultra HD’nin bütün nimetleri için yetersiz kalıyor. HDMI 1.4, bu haliyle Ultra HD içeriği 24-bit renk derinliği ile saniyede 24 fps ve 30 fps olarak gösterebiliyor ancak 60 fps ve 30-bit üstü renk derinliği için yeni HDMI standardını beklememiz gerekiyor. Ayrıca bant genişliği yetmediğinden henüz 3D görüntüleri bu yüksek çözünürlükte alamıyoruz. Anlayacağınız HDMI elini kolunu bağlıyor Ultra HD’nin.Eğer 4K bir bilgisayar monitörünü DisplayPort kullanarak bağlarsanız bu sorunları yaşamıyorsunuz elbette. Ancak monitörler için 4K henüz çok yeni. Piyasaya çıkan birkaç model pahalı ve başarısızdı. Bu ay CES fuarında kayda değer ilk 4K bilgisayar monitörlerinin duyurulmasını bekliyoruz.1080P HDTV’ler piyasaya ilk çıktıklarında bu çözünürlükte pek fazla içerik yoktu ortada. Ancak PlayStation 3 ve Blu-Ray’in hayatımıza girmesiyle anlam kazanmışlardı. Ultra HD’de ise durum daha da vahim. Öncelikle yeni nesil oyun konsolları henüz 4K’dan hiç faydalanamıyor. Gelecekte güncellemelerle video oynatma desteğinin gelebileceği konuşulsa da donanımda değişiklik yapılmadan oyunların 4K’ya çıkması beklenmiyor. Zaten her iki konsolun bu çözünürlükte bir oyunu kaldırıp kaldıramayacakları büyük bir soru işareti.4K desteğine sahip Blu-Ray’ler de kısa belgeselleri saymazsanız ortada yok. 4K çözünürlüğünde filmler mevcut Blu-Ray disklere sığmadığından 100GB kapasiteli yeni Blu-Ray diskleri beklemek durumundayız. Ama ne zaman gelecekleri belirsiz. Bu yeni disk formatı mevcut Blu-Ray oynatıcılarla uyumlu olacak mı bu da bilinmiyor. Muhtemelen 4K Blu-Ray’ler gelmeden önce Amazon ve Netflix gibi platformlar 4K streaming’e başlayacaklar. Ama bunlar Türkiye’de olmadığı gibi webden 4K yayını kaldıracak bağlantı hızı ve kotası olan kaç kişi vardır büyük soru işareti.Televizyon tarafında Digiturk ilk deneme yayınlarını yaptı. Geçen sene Nisan ayında yaptığı bir duyuru ile bunu dile getiren Digiturk, altyapılarının hazır olduğunu ancak sektörün olgunlaşması 1-2 yıla daha ihtiyaç olduğunu söylüyor. Dokuz aydır da 4K’dan bir daha haber vermediler.Şu an bir parça akla yatkın tek Ultra HD film içeriği Sony sunuyor. 700$’lık fiyatıyla 4K Ultra HD Media Player alarak, Sony’nin Video Unlimited 4K servisinden filmleri indirebiliyorsunuz. Cihaz sadece Sony Ultra HD TV’lerle çalışıyor, on film yüklü olarak geliyor, kota katili olsa da en azından stream etmek zorunda değilsiniz. Ancak bu ürün de servis de henüz Türkiye’de yok.Kısacası 4K kullanan içerikler ortada yok, bugün elimizde sadece soru işaretleri ve geleceğe yönelik umutlar var. Şu an en fazla yapabileceğiniz TV veya Blu-Ray oynatıcınızın upscale özelliği ile Full HD görüntüyü yazılımsal olarak Ultra HD’ye dönüştürmek.
Apple, Google ve Facebook Greenpeace'ten Pekiyi Aldı
Küresel çevre örgütü Greenpeace, yeşil internetin peşinde. İnternette olan 2,5 milyar nüfusun, resimden müziğe, fotoğraftan e-maillere kadar dijital dünyada kapladığı alanın büyümesi çevre için de yeni riskler getiriyor. Zira çevre dostu olmayan veri merkezlerinin neden olduğu kayıp, dijitalleşmeyle sağlanan enerji kazançlarını geride bırakıyor. Greenpeace’ın dün yayımladığı Clicking Clean raporu da şirketlerin enerji tüketiminde belirleyici olan veri merkezlerini değerlendiriyor. Rapora göre, Apple, Google ve Facebook sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelim çabasında başı çekerken, Twitter ve Amazon kirli enerji geçmişinde çakılı kalmış. Microsoft ve Yahoo ise yolun henüz ortasında olan iki teknoloji devi. Raporda Türkiye’nin, enerji talebinin küresel ortalamanın üzerinde arttığı ülkelerden biri olduğuna da dikkat çekiliyor. Şirketlerin ayrı ayrı değerlendirildiği raporda, sektörün büyük oyuncularının genel görünümü yukarıda paylaştığımız infografikle özetleniyor. Siyah yani en kirliden, en çevre dostu olan yeşile doğru şirketlerin bir tür sıralamasını görmek mümkün. Listede yeşil internet konusunda liderlik Apple’da. Şirketin iCloud’u % 100 yenilenebilir enerjiyle sağlamaya yönelmesi, bütün sektör için çıtayı yükselten bir adım olarak görülüyor. Apple veri merkezleri için güneş, jeotermal ve rüzgar enerjileri kaynaklarını kullanıyor ve kararlılığıyla diğerlerine örnek oluyor. Facebook, 1,23 milyar kullanıcısıyla dünyanın en büyük veri merkezlerinden birine sahip şirketi, sürdürülebilir enerjiye olan bağlılığını artırmaya çalışıyor. Şirketin enerji kullanımının yarısını yenilenebilir kaynaklar sağlıyor buna karşın diğer yarısı kömür, nükleer ve doğal gazdan sağlanıyor. Facebook en yeşil şirketler arasında yer alıyor. Benzer şekilde Google’ın sürdürülebilir kaynaklardan enerji sağladığı Gmail, YouTube, GooglePlay’in dahil olduğu web tabanlı ürünleri, toplam tüketiminin yüzde 34′ünü oluşturuyor. Amazon, özellikle Amazon Web Services (AWS) ise listenin en karanlık şirketlerinden. Dünyanın en büyük dijital ekosistemlerinden biri olan AWS bugün Netflix, Pinterest, Spotify ve Vine gibi şirketlere hizmet veriyor. Doğal olarak bu şirketler de Amazon’la aynı kaderi paylaşıyorlar. Peki Amazon bu kadar kirli olmayı nasıl başarıyor? Yenilenebilir kaynaklar, AWS’in enerji tüketiminin yalnızca yüzde 15′ini oluşturuyor. Bununla birlikte AWS, incelenen şirketler arasında enerji kaynaklarıyla ilgili en az şeffaf olanı. AWS, müşterilerine ya da kamuoyuna enerji tüketimi hakkında açıklama yapmaya gerek duymuyor. Bir zamanların temiz enerji lideri Yahoo’nunsa rakiplerinin çabalarının gerisinde kaldığı göze çarpıyor. Yahoo, nun yaptığı yatırımlara karşın, Microsoft gibi henüz alacak yolu olduğu görülüyor.Raporda henüz bir veri merkezine sahip olmadığı belirtilen Twitter’ın, enerji kaynaklarına ilişkin bir raporlama yapmadığına da dikkat çekiliyor. Twitter’ın enerji kaynakları yeşil olmaktan epey uzak. Twitter, bir diğer sosyal medya şirketi Facebook’un oldukça gerisinde. Greenpeace teknoloji devlerini sürdürlebilir kaynaklara yönelmeye davet ediyor, bu heme şirketlerin hem de gezegenin geleceği için bir zorunluluk. GreenPeace Clicking Clean raporuna buradan erişebilirsiniz.webrazzi
Yahoo da TV Program Oyununa Giriyor
Yahoo 'nun planları ile ilgili bilgilendirilen kişiler, şirketin kablolu TV'lerde veya Netflix gibi hizmetlerde olduğu gibi bazı yayın programlarını almayı amaçladığını söylediler. Konuya yakın kaynaklar şirketin dört adet web serisi almaya yakın olduğunu ifade ediyor. Ayrıca geçmiş yıllarda yapılanın aksine Yahoo bu kez kısa vadeli yayınlardan çok 10 bölümlük dizi ve yarım saatlik komedi arayışı içerisinde. Şirketin bölüm başına ayırdığı bütçe ise 700 bin dolar ile birkaç milyon dolar arasında değişiyor. Değerlendirilen projelerde televizyon deneyimleri olan yazalar ve yönetmenler görevlendirilecek. Planla ilgili bilgilendirilen kişilerden birisi yaptığı açıklamada, 'Bu kez büyük bir çıkış yapmak istiyorlar' dedi. Yahoo'nun CEO'su Marissa Mayer'ın TV kapasitesine sahip bu içerikleri bu yıl yapılacak 'NewFront' pazarlama konferansı öncesinde tanıtmak istediği belirtiliyor. Ancak New York'ta 28 Nisan'da yapılacak konferans öncesinde Mayer'ın bu programlar ile ilgili anlaşmaları yapmaya yeterince yaklaşıp yaklaşamayacağı ise belirsizliğini koruyor. Yahoo ise konuyla ilgili açıklamada bulunmadı. Yahoo'ya canlandırma getirmeye çalışan Mayer, başta Google' ın YouTube sitesi gibi diğer rakiplerine nazaran daha yüksek kaliteli video programları sundukları konusunda reklam verenleri ikna etmeye çalışıyor. Konuya yakın kişiler Mayer'ın ve pazarlama başkanı Kathy Savitt'in son birkaç ayda 100'den fazla projeyi gözden geçirdiğini belirtirken ikilinin yayına hazır ve çok fazla geliştirmeye ihtiyaç duymayan seriler aradığını ifade ettiler. Şirket şu ana kadar herhangi bir program konusunda anlaşma yapmış değil. Şirket için sorunlardan biri programların reklamlardan yeterli parayı kazanıp kazanmayacağı. Eğer Yahoo içeriğin sahipliğini alırsa şovların uluslararası pazarlarda lisanslarını da satacak. Tipik TV stüdyoları kar yapmak için bu tarz kaynakları kullanıyorlar. Ses getirecek web serileri muhakkak Yahoo'nun reklam verenler üzerindeki algısına yardımcı olacaktır. Ayrıca bazı reklam verenlerin doğal olarak TV'lere gidecek bütçelerinden belli bir kısmı da kendisine çekecektir. Ancak tipik web serileri yerine daha yüksek kaliteli serileri hedefleyen Yahoo kalabalıklaşan üst seviye TV seriler pazarında girmiş olacak. Konuya yakın bir kaynak yorumunda, 'Netflix ve Amazon'un yayınlarına benzer yayınlar amaçlıyorlar' dedi. Programlar ile ilgili adım Mayer'ın videolara odaklanma stratejisinin bir parçası. The Wall Street Journal Mart ayının sonunda yaptığı bir haberde şirketin online video hizmeti News Distribution Network'u satın alma görüşmeleri yürüttüğünü yazmıştı. Yahoo ayrıca TV haber gazetecisi Katie Couric ve New York Times teknoloji yazarı David Pogue ile de anlaşmalar yapmıştı. WSJ
Televizyonlarda En Çok Kullanılan 10 Uygulama
Görünen o ki internet bağlantılı televizyonlar ve medya set üstü cihazlar gittikçe yaygınlaşıyor. Piyasa ve tüketici verilerini izleyen NPD Grup, internet bağlantısı olan televizyon sahiplerinin yüzde 75'inin video uygulamaları ile ilgilendiğini belirtiyor. Listenin ilk üç sırasında Netflix, YouTube ve Weather Channel uygulamaları var.Yapılan araştırmada kullanılışlı ya da ilgi duyulan sosyal medya, müzik ve fotoğraf uygulamalarına yer verilmedi. Ancak 3 bin 800 kişinin katıldığı ankette video kategorisindeki ilk 10 uygulama şu şekilde sıralandı: NetflixYouTubeThe Weather ChannelHuluPlusHistory (formerly, The History Channel)Amazon Instant Video/Prime VideoHBOGoFox NewsPBSWatchESPNNPD'den Connected Intelligence müdürü John Buffone konuyla ilgili yaptığı açıklamada, 'Televizyonlarında uygulama kullanan kişiler daha önce olduğunda daha farklı deneyimler arıyor. Ayrıca her yerde TV uygulamalarına daha fazla önem vermeye başladılar.' dedi. Video uygulamaları performans açısından geleneksel video yayın kaynaklarını da geçmeye başladı. Her ne kadar video yayınları, Ultra HD (diğer adıyla 4K) kalitesine yaklaşmamış olsa da teknoloji yazarı Geoffrey Fowler Netflix'in bunu yapmaya başladığını belirtti. Samsung, Sony ve Vizio gibi diğer şirketler de kendi Ultra HD cihazlarına 4K-çözünürlüklü programlar ekliyor. WSJ
Dijital Dünya, 2020 Yılına Kadar 10 Kat Büyüyecek
EMC , bu yıl yedincisini gerçekleştirdiği EMC Dijital Dünya Araştırması'nın sonuçlarını duyurdu. EMC Dijital Dünya Araştırması , her yıl üretilen veri miktarını ölçen ve tahminlerde bulunan tek araştırma olma özelliğini taşıyor. ' Fırsatların Dijital Dünyası: Zengin Veri ve Nesnelerin İnterneti'nin Artan Değeri ' başlıklı bu seneki çalışma IDC tarafından gerçekleştirilen araştırma ve analizleri içeriyor. Araştırma kablosuz teknolojilerin, akıllı ürünlerin ve yazılım tanımlı işletmelerin ortaya çıkmasının, dünyadaki veri miktarının aşırı artmasındaki önemli rolünü ortaya koyuyor. Dijital dünya biraz da Nesnelerin Interneti'ne bağlı olarak her iki senede bir, iki kat büyüyor. 2013-2020 yılları arasında dijital dünyanın 4.4 trilyon gigabayttan 44 trilyon gigabayta çıkarak 10 kat büyümesi bekleniyor. EMC Bilgi Altyapıları , Ürün ve Pazarlama Başkanı Jeremy Burton konuyla ilgili değerlendirmesinde; ' Sosyal ve mobil olguları sermayeye çeviren işletme sayısı arttıkça, dijital dünyanın büyüklüğü ve potansiyeli de artıyor ve işletmelere yeni veri akımlarını analiz edip, mevcut verilerden daha fazla değer elde etmeleri için daha fazla fırsat sunuluyor. Basitçe ifade etmek gerekirse, her türde ve boyutta şirket gözümüzün önünde yazılım tanımlı işletme şeklini alıyor. Potansiyel çok büyük olsa da, olası sonuçlar da eşit derecede ürkütücü. BT departmanlarının yeniden başlat butonuna basarak, mevcut altyapıları çerçevesinde yeniliklere imza atarken, aynı zamanda kendilerini üçüncü platform bilgi işlemin geleceğine hazır konuma getirmeleri gerekiyor ' dedi. Nesnelerin İnterneti günlük yaşamda kullanılan milyarlarca nesneden oluşuyor. Bu nesnelerin özelliği her birinin özgün tanımlayıcılarla donatılmış olması ve verileri otomatik olarak kaydetme, raporlama ve alma yeteneğine sahip olması. Ayakkabınızın içinde ne kadar hızlı koştuğunuzu takip eden bir sensör ya da trafik akışını izleyen bir köprü, buna örnek olarak gösterilebilir. IDC'ye göre internete bağlanabilen cihaz ya da nesne sayısı günümüzde 200 milyara ulaşıyor . Bunun %7'si (14 milyar) halihazırda internete bağlı durumda ve Internet üzerinden iletişim kuruyor. Internete bağlı bu cihazlar bugün dünyadaki veri miktarının %2'sini teşkil ediyor. IDC 2020 senesinde, internete bağlı cihaz sayısının 32 milyara ulaşacağını ve dünyadaki verilerin %10'unu teşkil edeceğini öngörüyor. Nesnelerin İnterneti dijital dünyada analiz edilebilir özellikte olan çok büyük miktarda ' faydalı veri 'yi de etkileyecek. 2013 senesinde dijital dünyadaki verilerin yalnızca %22'si faydalı veri olarak kabul edildi ve bu faydalı verilerin %5'inden azı gerçek anlamda analiz edildi- geriye dijital dünyada karanlık madde olarak kaybolan çok miktarda veri kaldı. 2020 senesinde Nesnelerin Interneti'ne bağlı olarak artan veri miktarı sayesinde tüm verilerin %35'inden fazlası faydalı veri olarak kabul edilebilecek. Ancak bu verileri kullanıp kullanmamak işletmelerin takdirine kalacak. Bu olağanüstü durum müşterilerle iletişim kurmada radikal ve yeni yöntemler sunacak, ticaret döngülerini modernize edecek ve operasyonel maliyetleri azaltarak işletmeler için trilyonlarca dolar fırsat teşvik edecek. Buna karşılık, aynı zamanda işletmeler tüm bu verileri yönetmek, depolamak ve korumak için yöntemler arayışı içindeyken birtakım önemli zorluklar da teşkil edebilecek. Örneğin; IDC dijital dünyadaki verilerin %40'ının belli bir düzeyde koruma -gizlilik konusunda önlemler, tamamen şifrelendirilmiş veriler vb- gerektirdiğini tahmin ediyor. Ancak buna rağmen, gerçek anlamda korunan veri miktarı bu oranın yarısı yani %20 düzeyinde. Araştırmadan öne çıkan başlıklar Gelişmekte olan pazarlar daha fazla veri üretiyor Şu an dijital dünyadaki verilerin %60'ını Almanya, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş pazarlar üretiyor. 2020 senesine gelindiğinde bu oranlar tersine dönecek ve Brezilya, Çin, Hindistan, Meksika ve Rusya gibi gelişmekte olan pazarlar verilerin çoğunluğunu üreten pazarlar olacak. Veriler veri depolamayı geride bırakıyor Dünyada tüm medya türleri arasında kullanılabilir durumda olan veri depolama kapasitesi (örn; kullanılmayan baytlar) dijital dünyaya göre daha yavaş bir hızda artıyor. 2013 senesinde kullanılabilir veri depolama kapasitesi dijital dünyayı oluşturan verilerin yalnızca %33'ünü depolamaya yetiyordu. 2020 senesine gelindiğinde, bu oran %15'e düşecek. Neyse ki, dünyadaki verilerin çoğu geçici (örn; Netflix ya da Hulu, Xbox ONE oyunlarındaki karşılıklı etkileşimler, Dijital TV) ve depolama gerektirmiyor. Bulutun 'temas ettiği' veri miktarı iki katına çıkacak 2013'te dijital dünyadaki veri miktarının %20'sinden azı bir şekilde bulut ile 'temas etti'. 2020 senesinde bu oran iki katına çıkarak %40'a ulaşacak. Tüketiciler veri yaratıyor ancak bundan işletmeler sorumlu Dijital dünyayı oluşturan verilerin üçte ikisi tüketiciler ve çalışanlar tarafından yaratılıyor ancak buna rağmen dijital dünyadaki verilerin %85'inden işletmeler sorumlu.teknokulis