Burçak Yüce Yazio: Kuantum Dünyası! Bu Yazıdan Sonra Hayata Bakış Açın Değişecek
Düşüncelerimizle dünyayı yönetebilir miyiz?
Yıllardır herkesin merak ettiği sorudur bu.
Hollywood filmlerine az konu olmamıştır. Misal Transcendence (Evrim), Lucy, İnception ve tabi Matrix gibi filmler, bize düşünce gücüyle yönetebileceğimiz bir dünya vaat eder.
Bu metafiziksel düşünce özellikle Secret kitabından sonra tekrar gündeme geldi.
Kuantum dünyasındaki yeni gelişmeler de bu düşünceyi birazdan bahsedeceğim üzere atom altı boyutta sanki destekledi.
Baştan şunu belirteyim,
Anlatacaklarımı kavraması biraz zor ama kendinizi zorlayıp anlamaya çalışırsanız hayata bakış açınızın değişecek.
Bilemiyorum, belki de bazılarınıza özellikle de bu alana gönül verenlere değineceğim dünyayı algılamak kolay gelecek.
Ya da okudukça beyniniz yanacak…
Yani belirsizlikler daha giriş kapısında başlıyor :)
Kuantum dünyasına en doğru perspektiften bakan isimlerden birisi olan Richard Feynman bile kuantum dünyasının ne “mistik” olduğunu kabul ediyor ne de şaşırılacak hiçbir şey olmadığını.
Fizikçiler özellikle son yıllarda deney yaptıkça kuantum mekaniğinin yasalarına alışkın olduğumuz klasik fiziği yerle bir ettiğini görüyor. Her seferinde merakla bekledikleri cevapların yerini yeni sorular alıyor.
Bu aşamada, her şeyin enerji yani enerji paketlerinden oluştuğuna inanan bilim insanları ışığı incelemeyi önceliyorlar.
Işığın kaynağı nedir?
Nasıl bir mekanizmaya sahiptir?
Kütlesi var ise kaç kilodur?
Gibi, gibi…
Zaman geçtikçe bu basit soruların yerini daha üst düşünceler alıyor.
Işığın maddenin ayrılmaz bir parçası olduğu,
Ya da bir parçacık olduğu,
Hatta bir dalga olduğu tartışmalarına kadar evriliyor konu.
Sonunda bu son iki grup arasında büyük bir mücadele başlıyor. Kimine göre ışık bir parçacık, kimine göreyse bir dalga.
Işığın davranışı incelendikçe bilim insanları ikisini de kabul etmek zorunda kalıyorlar çünkü ışık hem dalga hem de parçacık gibi davranıyor.
Peki, nasıl olabiliyor?
Bu aşamada meşhur “çift yarık deneyi” devreye giriyor.
Size kısaca deneyi özetleyeyim:
Işığı alıp bir levhadaki tek bir yarıktan geçirdiğinizde her şey normal seyrediyor. Işığı oluşturan fotonlar beklendiği gibi davranıyor ve ekranda tek bir iz düşümü görünüyor. Ama bu yarığın yanına bir tane daha açtığınızda, ışığı iki yarıktan geçirdiğinizde gariplikler başlıyor. Beklendiği gibi ekranda iki ışık huzmesi değil bir “kesişim deseni” görülüyor. Kesişim denmesinin sebebi de gönderdiğiniz fotonların yarıklardan geçtikten sonra birbirleri ile “kesişerek” bir su dalgasından beklendiği gibi davranması. Bu kesişim deseni aslında özünde fotonları nerede bulabileceğinizi gösteren bir olasılık dalgasını da bize gösteriyor.
Askında çok da garip değil. Fotonlar dalga gibi davranıyor.
Ama bilim insanları öyle kolay vazgeçmiyor. Fotonların parçacık olduğunu buluyorlar bir kere. Öyle davranmalarını sağlamak için de çok basit bir çıkarım yapıyor ve fotonları tek tek fırlatıyorlar. Tek tek gönderdikleri için taneciklerin parçacık gibi davranmasını ve iki çizgi görmeyi umut ediyorlar.
Ama ne oluyor?
Yine dalga deseni yani “kesişim” deseni…
Bu beklenmedik sonuca çok şaşırıyorlar işte.
Tek başına iki yarıktan birinden geçmesi gereken bir foton parçacığı ne ile kesişiyor böyle?
Yoksa kendileriyle mi kesişiyorlar?
Yani tek bir foton yarıklara gelmeden hemen önce ikiye ayrılıp diğer tarafta birbiri ile mi kesişiyor?
Hayır.
Aslında foton bu süreçte bir “süperpozisyonda”. Çift yarıktan geçerken bir foton her yerde. Bunu da “fotonun dalga fonksiyonu” belirliyor. Tek bir “parçacık” tek başına bir “sistem” özünde. Yarıklardan geçerken aslında hem parçacık hem de dalga olarak davrandığı, tüm durumlarda aynı anda bulunduğu için bazı fotonlarda kesişim gerçekleşiyor, bazılarında gerçekleşmiyor.
Süperpozisyon.
Yani parçacıklar kendi halinde “her zaman, her yerde”. Ta ki siz onları ölçene kadar…
Siz ölçtüğünüzde sistem çöküyor…
Siz ölçtüğünüzde dalga fonksiyonu sonlanıyor ve karşı levhaya baktığınızda bu sefer fotonların parçacık gibi davrandığını görüyorsunuz…
Fotonların hangi yarıktan geçtiğini görmek için koyulan sensörler bir şekilde bu çöküşe neden oluyor.
Hadi neticenin kütlesiz fotonlara özgü olduğunu kabul edelim ama elektronlar ve hatta atomlarda da gözlemleniyor bu çöküş.
Demek ki ildiğimiz kütleli parçacıklar da bir süperpozisyonda ve siz ölçtüğünüzde, gözlemlediğinizde sahip oldukları dalga fonksiyonu çöküyor.
Her şeyin yapıtaşı da “belirsiz mi” yani?
Ve tanecikler gözlemlendiğini nereden biliyor ve ona göre pozisyon alıyorlar?
Dış bir faktör atomların hareketini değiştiriyorsa düşüncelerimiz yani enerji paketleri, bizlere atomlardan oluşan evreni yönetme imkânı tanır mı?
Burada kalalım ve haftaya görüşelim olur mu?
Bu arada yazının devamı sizi daha da şaşırtacak!
Hadi biraz merak edin bakalım :)
Haftaya görüşmek üzere…
Esen kalın.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Esas Einstein ın bile quantum mekaniğine şüphe ile yaklaşmasına sebep olan "spooky action at a distance" olarak nitelediği quantum entanglement tan bahsetme... Devamını Gör
Tabii bu durum aynı zamanda bilginin ışık hızından daha hızlı bir şekilde transfer edildiği anlamına geldiği için mevcut fizik kanunlarıyla çelişiyor. Ama şu... Devamını Gör
Whuuuuu 😱😱🤭