PSİKOLOJİ

Çevrenizdeki bazı insanların enerjinizi düşürdüğünü düşündüğünüz oldu mu? Bu kişiler yakın çevrenizden ya da ailenizden olabilir. Hatta farkında olmadan bunu siz bile yapıyor olabilirsiniz. Uzman psikologlar, belirli kişilik tipleriyle karşılaştığınızda onlardan uzak durmanız gerektiği konusunda uyarıyor. Bu kişiler özellikle kendini beğenmiş, dinlemeyi bilmeyen ve negatif özelliklere sahip oluyor. Bu toksik davranışlar karşı tarafta depresyona varacak kadar duygu dalgalanmalarına sebep olabiliyor. Negatif birinin enerjisinden etkileniyorsanız ya da sohbet esnasında kendinizi mutsuz ve özgüvensiz hissediyorsanız muhtemelen bu zararlı kişiliklerden biriyle karşı karşıyasınız. Bakalım, siz bunlardan hangisine maruz kalıyorsunuz?

Güne yorgun ve stresli başlamanın bir diğer kötü yanı tüm gün öyle devam etmesidir... Hem uyku kalitesini hem de yaşam kalitesini altüst eden anksiyetenin sebeplerini ve başa çıkmanın yollarını anlatıyoruz. 👇

Bu hayatta en önemli şey ailedir. Fakat maalesef bazen insana en büyük zararı veren kendi ailesi de olabiliyor... Toksik ebeveynlerin öne çıkan 12 özelliğini listeledik. 👇

Hepimiz mutlaka delirmiş ve kana susamış psikopatın baş rol oynadığı bir film izlemişizdir. Ancak filmlerde ve dizilerde çizilen bu psikopat profillerinin gerçekle pek alakası yok. Gerçek hayatta psikopatlar nasıl mı olur? Buyurun detaylara 👇

Narsist insanların hayatın bir çok noktasında var olur; iş hayatı, aile ortamı, ilişkilerde  karşınıza çıkabilirler. Narsist insanlar genellikle kendilerine günah keçileri seçerler ve seçtikleri kurbanları genellikle kendilerinden zayıf olan kişilerdir ya da kendisinden üstün olup onu aşağıya çektiği kişidir. Narsistlere dışardan baktığınızda  genellikle anlayamazsınız çünkü onlar dışarıya karşı kendilerini çok güzel gösterirler. Onların tek derdi kurbanlarıyladır. Çünkü onlar üzerinden kendi geçmişlerinde yaşadıkları günahları çıkarmaya çalışırlar.

Pandemi sonrasında birçok alanda işler birçok bakımdan değişti. Ortaya yeni çıkan 'psikolojik sağlamlık' kavramı, hayatta mutlu ve dayanıklı olabilmemiz için ihtiyacımız olanları içinde barındırıyor. Güne daha mutlu başlamak ve öyle devam etmek için buyurun içeriğe! 👇

Reddit'te bir kullanıcı psikologlara 'Artık hastanıza yardım edemeyeceğinizi anladığınız an neydi?' diye sordu. Biz de sizler için birbirinden ilginç yanıtları derledik. Bakalım ne düşüneceksiniz...Önemli not: İçerikte tetikleyici ifadeler yer alıyor olabilir.

Öfkelenmek hayatımızın bir parçası olsa da stres seviyemiz arttığında kontrolden çıkabiliriz. Bu öfke aşırıya kaçtığında ise birçok fiziksel semptoma yol açabilir. İşte detaylar… 👇

Ailelerin korkulu rüyası olan ergenlik dönemi; fiziksel, cinsel ve psikolojik birçok değişimi berberinde getirir. Çocukların 15-18 yaşları arasında geçirmiş oldukları bu dönem içinde özellikle davranışlarda belirgin farklılıklar meydana gelir. Ergenliğin psikolojik belirtileri arama motorları üzerinde de en sık araştırılan konulardan biridir.  Ergenlik döneminde ilgi ve beklentiler şekillenir, kendini tanıma, değişime ayak uydurma ve özerkleşme en dikkat çeken durumlardır. Haberimizin detaylarında ergenliğin psikolojik belirtilerine dair merak edilen bilgilere ulaşabilirsiniz.

Nasıl cesaret edilir? Sevmeye, söylemeye ve hatta bunu kabul etmeye. Öğrenilebilir mi peki bütün bunları söylemek, nasıl anlatacağız kendimizi ve hatta nasıl anlayacağız ne hissettiğimizi? Mutluluk, öfke, hüzün gibi yoğun duyguları hissetmek daha kolay, ya hissedemediklerimiz? Bastırdıklarımız ve bastıramadıklarımız ne olacak?

Gizli depresyon olarak da bilinen, maskeli depresyon günümüzde sıkça rastlanan depresyon türlerinden biridir. Değişen hayat koşulları içerisinde birçok insan kendini mutsuz veya depresif hissedebilir. Kişinin hayattan zevk alamaması maskeli depresyon belirtileri arasında sayılır. Maskeli depresyon nedir, sorusunu detaylı olarak inceledik. Nitekim gördük ki maskeli depresyon geçirdiğinizin farkında olamayabilirsiniz.

Her ilişki ileride dönüşeceği halinin sinyallerini şimdiden verir. Onları yakalayıp değerlendirmek veya görmezden gelmek kişi ile alakalıdır. Genellikle halk arasında ‘’cicim ayları’’ denilen başlangıç sürecinde bu sinyalleri yakalamak imkansız olmasa da o an ki mutluluğu aksatacak her türlü ‘’mantık’’ ayrıntısını ikinci plana itiyoruz. Yani bilinenin aksine aslında bu ayrıntıları hepimiz görüyoruz fakat tıpkı kilo aldığını gören ama diyete başlamayan biri gibi erteliyoruz.

Korkuyor musunuz? Bu iyi haber. Çünkü hayatta kalmak için birtakım korkulara ihtiyacınız var. Kaybetme korkusu da bunlardan biri. Peki ya kaybetme korkusu, en büyük korkunuz olmuşsa? İşte o zaman çanlar sizin için çalmaya başlayabilir. Sürekli kaybetmekten korkmak, kaybetmeye odaklanmanıza sebep olur ve odağınız olan şeye enerjinizi daha çok verirsiniz. Hayatınızı, sevdiklerinizi, umudunuzu, paranızı, arabanızı, evinizi, aşkınızı kaybetmek... Bu liste uzayıp gider. Kaybetmek derin bir mesele ve önce kaybetmenin nereden geldiğine bakmak gerekiyor. Klişe gibi gelmesin ama burada çocukluğunuza iniyoruz. Çocukluğunuzda kodladığınız güvensizlik hissi bağlanmayı engelliyor ve bağlanamayan insan kaybetme korkusu yaşamaya başlıyor. Korku, kendini gerçekleştiren kehanete dönüşmeden önce birinin amigdalaya her şeyin yolunda olduğunu söylemesi gerekiyor ve işte burada siz devreye girebilirsiniz. Bu durum içinden çıkılmaz bir sarmala dönmeden önce kaybetme korkusunu nasıl yenebileceğinizi bulmaya ne dersiniz? İşte 'Acil durumda camı kırınız' cinsinden 8 öneri ile karşınızdayız!

Sevgili dostlar, merhaba.İleri yaşta evli bir kadın için yaşanması muhtemel yoğun stresli durumlardan birisi eş kaybı deneyimi. Ülkemizde ortalama ilk evlilik yaşı erkeklerde 28 iken kadınlarda 25. Burada 3 yıl fark var. Öte yandan ortalama ömür ise erkeklerde 76 iken kadınlarda 81.5. Buradan da 5.5 yıllık fark geliyor. Bu oranlar kadınların daha genç evlenip daha uzun yaşadığını gösteriyor. Bu bulgu da eş kaybı yaşama ihtimallerinin erkeklerden çok daha yüksek olduğunun göstergesi. Biz de değerli meslektaşım Elif Çay ile beraber eş kaybı yaşayan kadınlara psikolojik açıdan öneriler hazırladık.

Balıklar, kuşlar, kediler, köpekler... Evimizin neşe kaynağı olan hayvan dostlarımızı kaybetmek tüm aile bireyleri için üzücü bir olaydır. Özellikle evcil hayvanların ölümünü algılamakta zorlanabilen çocuklara doğru yaklaşmak çok önemlidir. Bebeklikten ergenlik dönemine kadar çocuklara evcil hayvanlarının kaybını nasıl anlatmamız gerektiğini sizler için hazırladık. 👇