Tıp Dünyası Bu Kızı Konuşuyor
İzmir’de, yüzde 94 ağır zihinsel engelli teşhisi konulan 11 yaşındaki Filiznur, tıp dünyasını şaşırtarak engelini yendi. Spor ve anne sevgisiyle sadece engelini yenmekle kalmayan Filiznur, artık milli sporcu oldu.
İzmir’de, yüzde 94 ağır zihinsel engelli teşhisi konulan 11 yaşındaki Filiznur, tıp dünyasını şaşırtarak engelini yendi. Spor ve anne sevgisiyle sadece engelini yenmekle kalmayan Filiznur, artık milli sporcu oldu.
İzmir’de yaşayan Süreyya -Mehmet İmer çiftinin tek çocukları olan Filiznur İmer, henüz 11 yaşında olmasına rağmen tıp dünyasını şaşırtan başarılara imza attı. 19 aylıkken doktorların ’ağır zihinsel engelli ve otistik’ teşhisi koyduğu kızın en büyük destekçisi annesi oldu. Annesinin azmi ve sporla hayata tutunan Filiznur, jimnastikte de Türkiye şampiyonu oldu.
“KONUŞMUYORDU, KAFASINI DUVARLARA VURUYORDU”
Filiznur’un iyileşme sürecinin hem kendisi hem kızı için büyük bir travma olduğunu söyleyen anne Süreyya İmer yaşadıkları süreci şu sözlerle aktardı: “Filiznur ağır derecede zihinsel engelliydi ve ciddi şekilde kriz geçiyordu. Yaklaşık günün 20 saati kriz geçiriyordu. Kafasını sürekli yerlere, duvara vuruyordu. Kollarını ısırıyordu, parmaklarını ısırıyordu. Filiznur’un 2,5 yıl ellerinde tırnakları bile yoktu. Isırmaktan tırnakları dökülüyordu. Dişleri kırılıyordu, düşüyordu. Kendine zarar veriyordu. Konuşmuyordu, yürümüyordu. 6 yaşına kadar bu zorlu süreç devam etti. Ancak hiç pes etmedik. Onu hiç yalnız bırakmadım. Kriz anında zarar vermesine rağmen dışlamadım, ittirmedim. Bu tür çocuklar çok hassas bir fanus içindeler. Onlarla aramızda görünmeyen tel örgü gibi bir şey var. Ve biz onu aştık. Filiznur’un yanına 6 yıl sonra girebildim ve o fanusun içinde beraber yaşayabildik. Çok ağladığımız, üzüldüğümüz günler oldu. Ama ben onun yanına girdikten sonra her şey daha farklı olmaya başladı. Tam da ‘Bu durumu hiç yenemeyeceğiz’ dediğimiz anda hayatımızda birdenbire değişiklik oldu. Krizleri 20 saat değil, 10 saat, 8 saat, 2 saat, 1 saate düştü. Onu kriz anında hiç yalnız bırakmadım.”
“DOKTORLAR ‘UMUTSUZ VAKA’ DEMİŞLERDİ”
Kızından sevgisini hiç esirgemediğini ve herşeyin ilacının sevgi olduğunu belirten anne İmer, şunları söyledi: “Filiznur sevgi ile iyileşti. Artık raporunda ’zihinsel engellidir’ ibaresi kaldırıldı. Yeni raporunda sadece otizm yazıyor. Filiznur’a doktorlar hep ‘umutsuz vaka’ demişlerdi. Doktorlar sürekli ‘Filiznur’un bir şeyleri başarması çok zor, hep böyle kalacak. Konuşamaz, gülemez, yiyemez, içemez’ dedi. O kadar korkutmuşlardı ki beni. Hatta en son bana 7 yıl önce doktorumuz ‘Çok zor durumdasınız, Filiznur’u özel bir kliniğe yatıralım’ demişti. Biz bu durumlardan bu duruma geldik. Geçirdiği krizler çok ağır ve baş edilmesi zor krizlerdi. Onun için de benim için de büyük travmaydı. Ama ben ne olursa olsun Filiznur’a ‘Ağır derecede zihinsel engelli, bundan hiçbirşey olmaz’ dedikleri anda bile sahip çıktım”
“DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK”
Filiznur’un tıp dünyasında görülmeyen bir şekilde yüzde yüz zihinsel engeli yenmiş bir çocuk olduğunu ve dünyada örneğinin olmadığını söyleyen Süreyya İmer, sözlerine şöyle devam etti: “Dünyada bu ana kadar ağır düzeyde zihinsel engelini yenmiş hiç kimse yok. Filiznur’un adını altın harflerle yazdırdık diye düşünüyorum bir anne olarak. Çünkü o zor süreçleri ben tek başıma yaşadım, sadece ben biliyorum, ikimiz biliyoruz. Son çıkarttığımız raporumuzda da zihinsel engeli vardır’ ibaresi kalktı. Yeni raporunda sadece otizm yazıyor. Ama biz neredeyse otizmi yenmek üzereyiz. Bunu da başaracağız. Ben eminim. Birkaç yıl sonra iyi düzeye gelecek. Şimdi sadece konuşma probleminde gecikmemiz var. O da çok normal. Hayata Filiznur 7-8 yıl geç başladı. O süre zarfında konuşmayı öğrenemedi. Bu kadar süre zarfında biz bu kadar şeyi başardıysak emin olsunlar bütün engelli çocuk annelerine sesleniyorum. Onların da çocukları çok şeyi başarabilir. Yeter ki çocuklarına inansınlar. Ne olursa olsun iki kolu, iki bacağı olmasın yine sahiplensinler.”
“YAŞININ İKİ KATI MADALYASI VAR”
Filiznur’un ilk zamanlarda spor yapmaya zorla gittiğini anlatan anne İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk dönemlerde spora gittiğimizde ağlıyordu, hırçınlaşıyordu. Biz yılmadık. ‘Her ne olursa olsun spora gidilecek’ dedik. Sporda 45 saniye de kaldığı zamanlar oldu, 1,5 dakika kaldığı zamanlar da. O 1,5 dakika bizim için 1,5 saat gibiydi ve çok iyi değerlendirmeye çalıştık. Her antrenman saatinde giyinip gittik. Kapıdan döndük çoğu zaman ama yine de yılmadık. ‘Gidilecek, yapılacak, sen başaracaksın, onlar yapıyorsa sende yapabilirsin’ diye motive ettim. Ve o da başardı. 6-7 ay sonra derslerde yarım saat kalmaya başladı. Sonra bir bakmışız ki bir buçuk saat kalıyor. Filiznur artık takla atıyor, komutlara uyuyor. Diğer çocuklar ne yapıyorsa o da aynısını yapmayı başarıyor. Ve bir buçuk yıl sonra ilk madalyamızı aldık. Normal çocuklarla katıldığı bir yarışmada grubunun birincisi oldu. Şu an 21 madalyası var. Yaşının iki katı madalyası var. Hepsi benim için çok özel onların manevi değeri çok fazla. Her birini alnının teriyle emeğiyle kazandı.”
“BAŞBAKANIMIZA VE CUMHURBAŞKANIMIZA SESLENİYORUM”
Filiznur’un bakanlık düzeyinde desteklenirse daha iyi yerlere gelerek Türkiye’yi daha iyi temsil edeceğine dikkat çeken Süreyya İmer yetkililere şöyle seslendi: “Spor bakanlığımız, başbakanımız ve cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Bu tür çocukların yurt dışına açılması gerekiyor. Çünkü dünyada örneği yok ve bu bizim çocuğumuz. Hepimizin çocuğu olduğunu düşünüyorum. Biz bu kadar başarıyı başarmışken, onlara da umut olur. Onların da Filiznur’u tanıyarak yurt dışına gidip Türkiye’yi temsil edebileceğini düşünüyorum. Desteklenirse yurt dışı kapısı açılırsa çok iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum. Ayrıca Filiznur şu anda 95 ile 105 kelime arasında konuşabiliyor. Konuşma bozuklukları eğitmeninden ders alması gerekiyor. Ama maddi imkansızlıklardan dolayı kısıtlı götürebiliyoruz. Bu konuda bakanlıktan destek gelirse Filiznur bu sorununu da aşacak. Filiznur’un ilerlemesinde onların da desteği olacağını düşünüyorum. Konuşamadığı için ara ara krizleri oluyor. Bence Filiznur tarihe geçebilecek bir çocuk. Biz bunu başardık. Bu çocuk bizim çocuğumuz, hepimizin çocuğu.”